Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

tarih

Bu bir Emrivakidir!

Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed…

Osmanlı’nın Türkmen’le İmtihanı

Osmanlı’nın emperyal bir devlet ve hatta bir imparatorluk olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bir imparatorluk olarak tarihi incelendiğinde, özellikle kuruluş yılları ve adımları oldukça belirsiz görünmektedir. Bu yüzden nasıl kurulduğu ve geliştiğinin sağlıklı araştırılması ve incelenmesi gerekmektedir.

Malumunuz Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile ilgili çok farklı görüşler öne sürülmekte. Kurucunun Osman Bey mi, Ertuğrul Gazi mi olduğu, Osman Bey’in adının gerçekte Ataman mı Osman mı olduğu, Ertuğurul Gazi’nin Türk soyunun önde gelenlerinden birisi mi, yoksa sıradan bir Türkmen mi olduğu ve hatta son zamanlarda Osmanlı’nın 1299 mu yoksa 1302’de mi kurulduğu gibi birbirinden farklı ancak temelde aynı tartışmalar hep süregelmiştir. Pis Karga olarak bu konuda çokça yazacağımızın sözünü verelim ve Osmanlı’nın kuruluş yıllarına, yani Türkle imtihanı konusuna biraz göz atalım istiyorum.

Pis Kargalar!

Uzunca zamandır bir tarih blogu açmak için garip bir arzum vardı. Tarihin ne kadar subjektif bir bilim olduğunun, tek bir doğrusu olmadığının farkına varılmasını sağlamak, tarihi herkesin farklı bir açıdan…

Milliyet Gazete Arşivi

Canarino başkan, Fasulyeden’de gördüm diyerek blogunda yer vermiş, ben de kendisinden görüp burada yer veriyorum. Bir nevi loop’a girmiş oluyoruz böylece. Geçtiğimiz hafta, kusma aparatı ve Maraton Almaty’yi takip eden bireyler olarak haberdar olduğunuz üzre, Milliyet Gazetesi 3 Mayıs 1950 ile 30 Haziran 2004 tarihleri arası gazete arşivlerini internete açtı. Türkiye için bir ilk olan bu uygulama sanırım ömrünü kütüphane köşelerinde geçiren yakın tarih araştırmacılarını çok memnun edecektir.

X’in Yolculuğu

Matematikte x var ya hani... Denklemlerde bilinmeyenin yerine konulan, ilk gençliğimizde çoğumuzun kabusu olan, kimimizin 20li yaşlarında hâlâ cebelleşmek zorunda kaldığı o meşhur meşum kötü adam... Hiç düşündünüz mü nereden gelmektedir?

Topkapı Sarayı’nın yalan kutsiyeti üzerine…

Cumartesi gecesi Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda dünyaca ünlü piyanist İdil Biret ve kendisine eşlik eden The Whitehall Orkestrası’nın konseri varmış. Konser bir şarap markasının sponsorluğunda gerçekleştirilmiş ve bu marka konsere gelen yaklaşık 2000 konuğa şarap ikram etmiş. Vakit Gazetesi’nin “Mukaddes avluda şarap küstahlığı” temalı “Bir ülke böyle yıkılır” başlıklı haberi etki yapmış olucak ki 100’e yakın Alperen Ocakları üyesi genç Topkapı Sarayı’nı basmaya gelmiş. Tekbir sesleri arasında “protesto” yapan grup, konser afişlerini yakmış, sonra da Topkapı Sarayı’nın önünde namaz kılarak dağılmış.

İstanbul: Since 1453

Son 2-3 yıldır kendimi Osmanlı ve İslam tarihi araştırmaları ile resmi tarihe verdim. Roman ya da onun bunun hikâyesini kaynak gösteren kitapları değil; ince eleyip sık dokuyarak, deli gibi araştırarak (ansiklopedi ve kütüphanelerden, web'den değil!) kendimce birçok sonuca vardım. Okudum, araştırdım, soruşturdum, gittim hocalar buldum, araştırmacılar buldum, sordum, sordum, sordum… En çok takıldığım noktalardan birisi hep İstanbul 1453 oldu.

İşçiler 31 Yıl Sonra Taksim’de…

1977'de Taksim Meydanı'nda hayatını kaybedenlerin, katledilenlerin anısına saygıda bulunmak için DİSK ve KESK makul sayıda katılımcı ile Taksim Meydanı'nda... İşte Taksim, işte 1 Mayıs! "Taksim hakkımız, bir gün alırız" diyen,…

Güneş Yolu – Likya

Ne uzak ülkeleri işgal ettiler, ne de yakıp yıktılar. Hiçbir zaman utanç verici kazanç istekleri olmadı. Tek istekleri atalarından kalan bu topraklarda barış içinde yaşamaktı. Yaşam kendine has dengesiyle sürüp giderken, yüksek dağların zirvelerinden Akdeniz uygarlığına vuran ışıkları binlerce yıl sonra bile yanmaya devam etti. Ve yazı hep yanında taşıyan güneş yağmur bulutlarını ardında bırakıp tutkuyla ışıldığında Likya'ya yolu düşenler buraya "Güneş Yolu" dediler.